Boşanan kadın çocuğuna soyadını verebilir mi?

.

Çocuk ve Ebeveyn Arasında Soybağı Kurulması

Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur. Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde, kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olur. Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır. Boşanma halinde ise çocuk babasının soyadını taşır.

Ancak, bu genel hüküm günümüzde bazı sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Örneğin, boşanan kadın velayet hakkını almış ise, kendi soyadının çocuğundan farklı olması nedeniyle günlük işlemlerde sorun yaşamakta ve farklı soyadı çocuğun psikolojisini etkileyebilmektedir.


Üstün Yarar İlkesi ve Soyadı Değişikliği

Bu kapsamda yapılan başvurularda, üstün yarar şartının gerçekleşmesi halinde çocuğun velayet hakkına sahip annesinin soyadını alabileceğine hükmedilmiştir. Şöyle ki;


  1. Üstün Yarar İlkesi: Çocuğun üstün yararı gözetilerek, velayet hakkına sahip annenin soyadını alması mümkün olabilir.
  2. Psikolojik Etkiler: Farklı soyadı nedeniyle yaşanan psikolojik sorunların önlenmesi amaçlanır.
  3. Günlük İşlemler: Annenin ve çocuğun soyadının aynı olması, günlük işlemlerde karşılaşılan zorlukları ortadan kaldırabilir.


Çocuğun soyadı konusunda yapılan düzenlemeler, velayet hakkına sahip ebeveynin ve çocuğun yaşam kalitesini artırmayı hedeflemektedir. Bu durum, üstün yarar ilkesinin gözetilmesiyle çocukların psikolojik ve sosyal gelişimlerini olumlu yönde etkileyebilir.


Türkiye Anayasa Mahkemesi'nin Çocuğun Annenin Soyadını Alması Konusunda Verdiği Kararlar


Türkiye'de çocuğun soyadının belirlenmesiyle ilgili hukuki düzenlemeler, uzun yıllar boyunca babanın soyadının öncelikli olduğu bir sistem üzerine kurulmuştur. Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararları bu durumu değiştirmiş ve annelerin de çocuklarına kendi soyadlarını verebilmelerinin önünü açmıştır. Bu makalede, Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki kritik kararlarını ve bu kararların hukuki ve toplumsal yansımalarını ele alacağız.


Hukuki Arka Plan


Soyadı Kanunu: 

Türkiye'de Soyadı Kanunu, 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen ve 2 Temmuz 1934 tarihinde Resmi Gazete ‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 2525 sayılı kanundur. Bu kanun, Türk vatandaşlarının soyadı almasını zorunlu kılmıştır. Kanunun getirdiği başlıca düzenlemeler şunlardır:


  1. Soyadı Alma Zorunluluğu: Her Türk vatandaşı, bir soyadı almak zorundadır. Bu soyadı, ailede herkes tarafından aynı şekilde kullanılmalıdır.
  2. Soyadlarının Özellikleri: Soyadları, ahlaka aykırı olmamalı, gülünç ve toplum tarafından hoş karşılanmayan anlamlar taşımamalıdır. Ayrıca, soyadları Türkçe olmalı ve Türk kültürüne uygun olmalıdır.
  3. Kadınların Soyadı: Evlilik sonrasında kadınlar kocalarının soyadını alırlar. Ancak, kadının bekarlık soyadını da kullanması mümkündür.
  4. Çocukların Soyadı: Evlilik içinde doğan çocuklar, babalarının soyadını taşırlar. Evlilik dışında doğan çocuklar ise annelerinin soyadını alırlar.
  5. Soyadı Değişikliği: Soyadı değişikliği, mahkeme kararı ile mümkündür. Geçerli nedenlerin olması halinde, bireyler soyadlarını değiştirebilirler.


Türkiye’de 2525 sayılı Soyadı Kanunu'nda zamanla çeşitli değişiklikler yapılmıştır. İşte önemli değişikliklerden bazıları:


1.    2013 Anayasa Mahkemesi Kararı: Anayasa Mahkemesi, 2013 yılında evli kadınların sadece kendi kızlık soyadını kullanabilmesi yönünde bir karar verdi. Bu karar, kadınların evlilik öncesi soyadlarını evlilik süresince de kullanabilmelerine olanak tanıdı.

2.    Nüfus Hizmetleri Kanunu'ndaki Değişiklikler (2017): 7039 sayılı Kanun ile Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda yapılan değişiklikler, soyadı değişikliklerini kolaylaştırdı. Özellikle gülünç, ahlaka aykırı veya toplum tarafından hoş karşılanmayan soyadlarının idari başvuru ile değiştirilebilmesine olanak tanıdı.

3.    Üstün Yarar İlkesine Dayalı Değişiklikler: Çocuğun üstün yararını koruma amacıyla yapılan başvurular, velayet hakkına sahip annenin soyadının çocuğa verilmesini mümkün kılmaktadır. Bu değişiklikler, mahkemeler tarafından verilen kararlarla uygulanmaktadır.

4.    Kadınların Soyadı Kullanımı: Kadınların evlilik sonrasında hem kendi soyadlarını hem de eşlerinin soyadlarını kullanabilmeleri yönünde çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeler, kadınların kimlik belgelerinde ve resmi kayıtlarda her iki soyadını da kullanabilmelerini sağlamaktadır.


Bu değişiklikler, Soyadı Kanunu'nun daha esnek ve günümüz koşullarına uygun hale gelmesini sağlamıştır. Özellikle kadın hakları ve çocukların üstün yararı gözetilerek yapılan düzenlemeler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çocuk haklarının korunmasına yönelik önemli adımlar olmuştur.


Türkiye’de Çocuğun Soyadı Konusundaki Düzenlemelerin Anayasal Çerçevede Ele Alınması



Türkiye’de çocukların soyadı ile ilgili düzenlemeler hem yasal hem de anayasal çerçevede ele alınmaktadır. Bu düzenlemeler, çocukların haklarının korunması ve aile birliğinin sağlanması amacıyla oluşturulmuştur. Anayasal düzeyde bu konu, temel hak ve özgürlükler, aile hayatının korunması ve çocuk hakları çerçevesinde değerlendirilmektedir.


Anayasal TemellerAile Hayatının Korunması (Madde 20): Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 20. maddesi, özel hayatın ve aile hayatının gizliliği ile korunmasını düzenlemektedir. Bu madde, aile birliğinin korunmasını ve bireylerin özel hayatlarına saygı gösterilmesini güvence altına alır. Çocuğun soyadı, aile hayatının bir parçası olarak bu korumanın kapsamına girer.


  1. Eşitlik İlkesi (Madde 10): Anayasanın 10. maddesi, herkesin kanun önünde eşit olduğunu belirtir. Bu madde, cinsiyet, dil, din, ırk gibi ayrımcılıkların yasaklanmasını ve eşit muamele görme hakkını güvence altına alır. Bu bağlamda, çocuğun soyadı konusunda da ayrımcılığa yer verilmemesi ve eşitlik ilkesine uygun düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
  2. Çocuk Hakları (Madde 41): Anayasanın 41. maddesi, ailenin korunmasını ve çocuk haklarının güvence altına alınmasını hükme bağlar. Bu maddeye göre, devlet, çocukların yüksek yararını gözetmekle yükümlüdür. Çocuğun soyadı konusundaki düzenlemeler de bu çerçevede ele alınarak, çocuğun üstün yararının korunması amaçlanır.





Anayasa Mahkemesi'nin Kararları


2011 Kararı (E. 2010/119, K. 2011/165)

Anayasa Mahkemesi'nin 2011 yılında verdiği E. 2010/119, K. 2011/165 numaralı kararı, Türkiye'de çocukların soyadı konusunda önemli bir dönüm noktasıdır. Bu karar, özellikle boşanma sonrası çocukların soyadının belirlenmesi ve velayet hakkına sahip annenin soyadı kullanımı ile ilgili hukuki boşlukları doldurmayı amaçlamaktadır. Karar, Anayasa’nın temel ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmiş ve çocukların üstün yararının korunması açısından önemli bir adım olmuştur.


Kararın İçeriği

Karar, Anayasa'nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesi ve 41. maddesinde yer alan aile hayatının korunması ve çocuk haklarının güvence altına alınması ilkeleri doğrultusunda değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, çocuğun soyadının belirlenmesinde öncelikli olarak çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiğine hükmetmiştir.


Kararın Gerekçesi


  1. Eşitlik İlkesi: Anayasa’nın 10. maddesi gereğince, herkesin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir. Bu ilke, çocuğun soyadının belirlenmesinde cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi ve eşit muamele görmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Kararda, çocuğun soyadının sadece babanın soyadıyla sınırlı kalmasının, cinsiyet eşitliğine aykırı olabileceği ifade edilmiştir.
  2. Çocuğun Üstün Yararı: Anayasa’nın 41. maddesi, çocuğun üstün yararının korunmasını öngörür. Bu madde, çocuğun psikolojik, sosyal ve kültürel gelişiminin dikkate alınarak soyadının belirlenmesi gerektiğini vurgular. Anayasa Mahkemesi, boşanma sonrası velayet hakkına sahip annenin soyadının çocuğa verilmesinin, çocuğun üstün yararına olabileceğine hükmetmiştir.
  3. Aile Hayatının Korunması: Anayasa’nın 20. maddesi, özel hayatın ve aile hayatının gizliliği ile korunmasını düzenler. Çocuğun soyadı, aile hayatının bir parçası olarak değerlendirilmiş ve bu bağlamda çocuğun soyadının belirlenmesinde aile birliğinin korunması amaçlanmıştır.

 

Kararın Etkileri:

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, Türkiye'de çocukların soyadı konusundaki hukuki uygulamaları etkilemiştir. Mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek velayet hakkına sahip annenin soyadının kullanılmasına olanak tanımıştır. Bu durum, velayet hakkına sahip annenin ve çocuğun günlük yaşamda karşılaştıkları sorunların azalmasına ve çocuğun psikolojik ve sosyal gelişiminin desteklenmesine katkı sağlamıştır.

Anayasa Mahkemesi'nin 2011 yılı kararı (E. 2010/119, K. 2011/165), Türkiye'de çocukların soyadı konusundaki yasal düzenlemelerde önemli bir değişim yaratmıştır. Karar, eşitlik ilkesi ve çocuğun üstün yararı gözetilerek, aile birliğinin korunmasına ve çocuk haklarının güçlendirilmesine yönelik önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. Bu karar, velayet hakkına sahip annelerin ve çocuklarının hukuki ve sosyal açıdan korunmasına katkı sağlamıştır.

2015 Kararı (Hayriye Özdemir Davası)

Kararın Arka Planı

Anayasa Mahkemesi'nin 2015 yılında verdiği Hayriye Özdemir davasına ilişkin karar, Türkiye'de çocukların soyadı konusunda önemli bir hukuki gelişmedir. Bu dava, evli kadınların çocuklarına kendi soyadlarını verebilme hakkı ile ilgili tartışmalara ve hukuki düzenlemelere ışık tutmuştur. Anayasa Mahkemesi, Hayriye Özdemir'in başvurusunu değerlendirerek çocuğun soyadı konusunda kritik bir karar vermiştir.

Kararın İçeriği

Hayriye Özdemir, velayet hakkına sahip olduğu çocuğuna kendi soyadını vermek istemiştir. Ancak, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde, çocukların babalarının soyadını taşıması zorunlu kılınmıştır. Özdemir, bu durumun eşitlik ilkesine ve çocuğun üstün yararına aykırı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.

Kararın Gerekçesi

1.    Eşitlik İlkesi (Madde 10): Anayasa'nın 10. maddesi gereğince, herkesin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, çocukların sadece babalarının soyadını taşıma zorunluluğunun cinsiyet ayrımcılığına neden olabileceğini ve bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu vurgulamıştır.

2.    Çocuğun Üstün Yararı (Madde 41): Anayasa’nın 41. maddesi, çocukların üstün yararının gözetilmesini öngörür. Mahkeme, çocuğun psikolojik, sosyal ve kültürel gelişiminin dikkate alınarak soyadının belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Çocuğun annenin soyadını taşımasının, velayet hakkına sahip annenin günlük yaşamında ve çocuğun sosyal çevresinde daha uyumlu ve sağlıklı bir ortam yaratacağına karar verilmiştir.

3.    Aile Hayatının Korunması (Madde 20): Anayasa’nın 20. maddesi, özel hayatın ve aile hayatının gizliliği ile korunmasını düzenler. Mahkeme, çocuğun soyadının aile hayatının bir parçası olduğunu ve bu bağlamda, soyadının belirlenmesinde aile birliğinin korunması gerektiğini ifade etmiştir.

Kararın Etkileri

Anayasa Mahkemesi'nin Hayriye Özdemir davasına ilişkin kararı, Türkiye'de çocukların soyadı ile ilgili yasal uygulamalarda önemli değişikliklere yol açmıştır. Mahkeme, çocuğun üstün yararını ve eşitlik ilkesini gözeterek, velayet hakkına sahip annenin soyadının çocuğa verilmesine imkan tanımıştır. Bu karar, çocukların ve velayet hakkına sahip annelerin sosyal ve psikolojik açıdan daha iyi korunmasını sağlamıştır.


Anayasa Mahkemesi'nin 2015 yılı kararı, Hayriye Özdemir davası, Türkiye'de çocukların soyadı konusundaki yasal düzenlemelerde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Karar, çocuğun üstün yararının ve eşitlik ilkesinin gözetilmesi gerektiğini vurgulayarak, velayet hakkına sahip annelerin ve çocuklarının haklarının korunmasına yönelik önemli bir adım atmıştır. Bu karar, çocuk haklarının ve aile bütünlüğünün güçlendirilmesine katkı sağlamıştır.

​ 

 Anayasa Mahkemesi'nin Kararlarının Uygulamaya Etkileri

Türkiye'de çocukların soyadı ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 2011 (E. 2010/119, K. 2011/165) ve 2015 (Hayriye Özdemir davası) kararları, yasal düzenlemelerde ve uygulamalarda önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu kararlar, çocuğun üstün yararını ve eşitlik ilkesini ön planda tutarak, çocuk haklarının ve aile bütünlüğünün korunmasına yönelik önemli adımlar atmıştır. Kararların uygulamaya etkileri, hukuki, sosyal ve psikolojik boyutlarda incelenebilir.

 

2011 Kararının Uygulamaya Etkileri

 

2011 yılında verilen E. 2010/119, K. 2011/165 numaralı karar, çocuğun soyadı konusunda önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu karar, özellikle boşanma sonrası çocuğun soyadının belirlenmesiyle ilgili hukuki boşlukları doldurmayı amaçlamıştır.

 

  1. Hukuki Düzenlemeler: Mahkemeler, çocuğun soyadı ile ilgili davalarda çocuğun üstün yararını gözeten kararlar almaya başlamıştır. Velayet hakkına sahip annenin soyadının çocuğa verilmesi, yasal olarak mümkün hale gelmiştir.
  2. Sosyal ve Psikolojik Etkiler: Çocuğun annenin soyadını taşıması, annenin ve çocuğun günlük yaşamda karşılaştıkları zorlukları azaltmış ve çocukların psikolojik gelişimini olumlu yönde etkilemiştir. Bu durum, boşanma sonrası aile ilişkilerinin daha sağlıklı bir şekilde sürdürülmesine katkı sağlamıştır.

 

2015 Kararının Uygulamaya Etkileri: Hayriye Özdemir Davası

 

2015 yılında verilen Hayriye Özdemir davasına ilişkin karar, evli kadınların çocuklarına kendi soyadlarını verebilme hakkı ile ilgili önemli bir hukuki gelişmedir.


  1. Hukuki Düzenlemeler: Anayasa Mahkemesi'nin kararı, velayet hakkına sahip annenin soyadının çocuğa verilmesi konusunda önemli bir emsal teşkil etmiştir. Bu karar, çocuğun soyadı konusunda cinsiyet eşitliği ilkesine uygun düzenlemelerin yapılmasına zemin hazırlamıştır.
  2. Toplumsal Algı: Karar, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı artırmıştır. Kadınların evlilik sonrası soyadı kullanımında daha fazla hak sahibi olmaları, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli bir adım olmuştur.
  3. Psikolojik Etkiler: Çocuğun annenin soyadını taşıması, çocukların sosyal çevrelerinde daha uyumlu ve sağlıklı bir ortamda büyümelerini sağlamıştır. Annenin ve çocuğun soyadının aynı olması, çocukların kimlik gelişimi üzerinde olumlu etkiler yaratmıştır.

 

Anayasa Mahkemesi'nin 2011 ve 2015 yıllarında verdiği kararlar, Türkiye'de çocukların soyadı konusundaki yasal düzenlemelerde ve uygulamalarda önemli değişikliklere yol açmıştır. Bu kararlar, çocuğun üstün yararının ve eşitlik ilkesinin gözetilmesi gerektiğini vurgulayarak, çocuk haklarının ve aile bütünlüğünün korunmasına katkı sağlamıştır. Kararların uygulamaya etkileri, hukuki düzenlemelerin yanı sıra, sosyal ve psikolojik boyutlarda da önemli iyileşmeler sağlamıştır. Bu gelişmeler, Türkiye'de aile hukukunun daha adil ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmasına yardımcı olmuştur.

 

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararları, çocukların soyadı konusundaki yasal düzenlemelerin modern ve eşitlikçi bir yaklaşımla ele alınmasına olanak tanımış, çocuk haklarının ve aile bütünlüğünün korunmasına yönelik önemli adımlar atmıştır. Hukuki, sosyal ve psikolojik boyutlarda sağlanan iyileşmeler, Türkiye'de aile hukukunun daha adil ve eşitlikçi bir yapıya kavuşmasına yardımcı olmuştur. Bu kararlar, çocuğun üstün yararının gözetilmesi ve velayet hakkına sahip ebeveynlerin haklarının korunması açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur.

 


Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz