Boşanma Davalarında Hakkaniyet İlkesi

.

Hukukun karmaşık ve derin dünyasında bazı davalar, verdikleri kararlarla hem hukuk çevrelerinde hem de kamuoyunda geniş yankılar uyandırır. Bu davalar, sadece hukuki sonuçlar doğurmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal değerler, adalet anlayışı ve bireylerin hak arama mücadelesi üzerinde de derin etkiler bırakır. İşte bu tür davalardan biri olan boşanma davasında Yargıtay’ın verdiği karar hem hukuk dünyasında hem de toplumda büyük bir tartışma başlattı. Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat ile iştirak ve yoksulluk nafakası konularında Yargıtay’ın hakkaniyet ilkesine vurgu yaparak verdiği bu karar, birçok kişi tarafından merakla incelendi. Peki, 2024 tarihli bu karar neden bu kadar önemliydi? İşte detaylar…


Davanın Arka Planı


Olayın Başlangıcı

Davacı kadın, eşinin sabit bir işi ve geliri olmadığını, evin ihtiyaçlarını karşılamadığını, eve sarhoş ve geç geldiğini, sürekli kavga çıkardığını ve sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia ederek boşanma davası açtı. Davacı, ayrıca tehdit ve hakaretlere maruz kaldığını, fiziksel saldırıya uğradığını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu. Kadın, ayrıca kendisi ve ortak çocuklar için nafaka talep etti.


İlk Derece Mahkemesi Kararı

Bakırköy 9. Aile Mahkemesi, davayı inceledi ve erkeğin tam kusurlu olduğuna karar vererek, tarafların boşanmasına hükmetti. Mahkeme, davacı kadın lehine 30.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminata, ayrıca aylık 200 TL tedbir ve 250 TL yoksulluk nafakasına hükmetti. Ortak çocukların velayeti anneye verildi ve çocuklar için ayrı ayrı aylık 500 TL iştirak nafakasına karar verildi.


İstinaf Süreci


İstinaf Başvuruları ve Sebepleri

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı taraflar istinaf başvurusunda bulundu. Davacı kadın, nafaka ve tazminat miktarlarının yetersiz olduğunu belirterek kararın düzeltilmesini talep etti. Davalı erkek ise kararın kusur tespiti, velayet, tazminatlar ve nafakalar yönünden hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istedi.


Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Bölge Adliye Mahkemesi, erkeğin ağır kusurlu, kadının ise az kusurlu olduğuna karar vererek, İlk Derece Mahkemesi kararını kısmen düzeltti. Ancak, maddi ve manevi tazminatlar ile nafaka miktarlarının doğru olduğuna hükmetti ve bu yönlerden tarafların istinaf başvurularını reddetti.


Yargıtay Kararı

Yargıtay, davacı kadının ve çocukların lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatlar ile nafaka miktarlarının yetersiz olduğuna karar verdi. Yargıtay, hakkaniyet ilkesine vurgu yaparak, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri ve paranın alım gücünü göz önünde bulundurarak daha uygun miktarda tazminat ve nafaka takdir edilmesi gerektiğini belirtti. Bu gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararını bozdu.


Kararın Detayları ve Gerekçesi


Hakkaniyet İlkesi ve Medeni Kanun’un Uygulaması

Yargıtay’ın kararında en çok dikkat çeken noktalardan biri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilen hakkaniyet ilkesinin vurgulanmasıdır. Bu ilke, hukuk kurallarının uygulanmasında adalet ve dürüstlük kurallarının dikkate alınmasını gerektirir. Yargıtay, bu ilkenin boşanma davalarında tazminat ve nafaka belirlenirken özellikle göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmiştir. Hakkaniyet ilkesi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayların gelişimi ve kusur oranları gibi birçok faktörü değerlendirerek adil bir karar verilmesini sağlar.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesi şu şekildedir:

Madde 4 - Hakkaniyet: "Hakların kullanılması ve borçların yerine getirilmesinde, dürüstlük kurallarına uyulması gerekir. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüst ve adaletli davranmalıdır."


Maddi ve Manevi Tazminatın Belirlenmesi

Davacı kadın lehine hükmedilen 30.000 TL maddi ve 15.000 TL manevi tazminatın yetersiz olduğuna karar veren Yargıtay, bu miktarların artırılması gerektiğini belirtmiştir. Kararda, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri ve kişilik haklarına yapılan saldırının büyüklüğü dikkate alınarak daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2019/4511 E., 2020/4721 K. sayılı kararında da benzer bir durum söz konusu olmuş ve tazminat miktarları hakkaniyet ilkesi göz önünde bulundurularak artırılmıştır.

Medeni Kanun’un 174. maddesi: Madde 174 - Maddi ve Manevi Tazminat: "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu olan diğer taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesini isteyebilir."

Bu maddeler doğrultusunda Yargıtay, tarafların mevcut ve beklenen menfaatlerinin boşanma yüzünden zedelendiği, kişilik haklarının saldırıya uğradığı durumlarda daha yüksek tazminatların hükmedilmesi gerektiğini belirlemiştir.


İştirak Nafakasının Belirlenmesi

Ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakası da Yargıtay tarafından yetersiz bulunmuştur. Mahkeme, çocukların bakımı, eğitimi ve diğer ihtiyaçları göz önünde bulundurularak daha yüksek miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2020/1295 E., 2021/2378 K. sayılı kararında, çocukların ihtiyaçlarının günün ekonomik koşullarına göre belirlenmesi gerektiği vurgulanmış ve iştirak nafakasının artırılmasına karar verilmiştir.


Medeni Kanun’un 327. maddesi: Madde 327 - Çocuğun Bakımı ve Eğitimi: "Ana ve baba, çocuğun bakım, eğitim ve korunma giderlerini karşılamakla yükümlüdürler. Bu yükümlülük, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder."


Medeni Kanun’un 328. maddesi: Madde 328 - Nafaka Yükümlülüğü: "Nafaka yükümlülüğü, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Ancak eğitim ve öğrenimi devam eden çocuk, ergin olsa bile, eğitimi sona erinceye kadar, ana ve babasından nafaka isteyebilir."

Bu maddeler uyarınca, çocuğun bakımı ve eğitimi için gereken nafaka miktarının günün ekonomik koşullarına ve çocuğun ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenmesi gerektiği açıktır.


Yoksulluk Nafakasının Belirlenmesi

Davacı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakası da Yargıtay tarafından yetersiz bulunmuştur. Kararda, kadının boşanma sonrası yoksulluğa düşecek olması ve günün ekonomik koşulları göz önünde bulundurularak daha yüksek miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2018/5012 E., 2019/5783 K. sayılı kararında da benzer bir durum söz konusu olmuş ve yoksulluk nafakasının artırılması gerektiğine karar verilmiştir.


Medeni Kanun’un 175. maddesi: Madde 175 - Yoksulluk Nafakası: "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir."

Yargıtay, bu maddeler doğrultusunda, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan tarafın, mali gücü oranında nafaka alması gerektiğini ve bu nafakanın süresiz olabileceğini belirtmiştir.


Diğer Davalarla Kıyaslama

Yargıtay’ın bu kararı, benzer davalarla kıyaslandığında bazı önemli farklar ve benzerlikler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yukarıda belirtilen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2019/4511 E., 2020/4721 K. ve 2020/1295 E., 2021/2378 K. sayılı kararlarında da maddi ve manevi tazminatlar ile iştirak nafakasının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesine vurgu yapılmıştır. Bu davalarda da tarafların sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur oranları ve paranın alım gücü dikkate alınarak karar verilmiştir.

Ancak, bazı davalarda nafaka ve tazminat miktarlarının belirlenmesinde farklı kriterler de göz önünde bulundurulmuştur. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/3256 E., 2018/4896 K. sayılı kararında, tarafların eğitim seviyeleri, iş durumları ve gelecekteki mali beklentileri de değerlendirilmiştir. Bu karar, nafaka ve tazminat miktarlarının belirlenmesinde daha geniş bir perspektifin benimsenmesi gerektiğini göstermektedir.





Kararın Hukuki ve Toplumsal Etkileri


Hukuki Değerlendirme

Yargıtay’ın bu kararı, hakkaniyet ilkesinin boşanma davalarında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguladı. Hukukun temel prensiplerinden biri olan hakkaniyet, tarafların durumları ve olayların ağırlığı göz önünde bulundurularak adil bir karar verilmesini sağlar. Yargıtay’ın bu kararı, hakkaniyet ilkesinin boşanma davalarında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurguladı. Hukukun temel prensiplerinden biri olan hakkaniyet, tarafların durumları ve olayların ağırlığı göz önünde bulundurularak adil bir karar verilmesini sağlar. Bu karar, boşanma davalarında maddi ve manevi tazminatlar ile nafaka miktarlarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesinin nasıl uygulanması gerektiğine dair önemli bir emsal oluşturdu.

Yargıtay’ın 2020/722 E., 2022/1815 K. sayılı bu kararı, daha önce verilmiş olan benzer kararlarla da uyumlu olup, Medeni Kanun'un ilgili maddelerinin uygulanmasında tutarlılık sağlamıştır. Örneğin, Yargıtay’ın 2018/5012 E., 2019/5783 K. sayılı kararı da hakkaniyet ilkesine vurgu yapmış ve tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu tür kararlar, hukukun uygulama birliğini ve öngörülebilirliğini artırarak, tarafların hak arama süreçlerinde adil sonuçlara ulaşmasını sağlar.


Toplumsal Etkiler

Toplumda geniş yankı uyandıran bu karar, birçok kişi tarafından tartışıldı. Kararın, boşanma sürecinde olan kadınların haklarının korunması ve adaletin sağlanması açısından önemli olduğu vurgulandı. Özellikle ekonomik açıdan dezavantajlı olan kadınlar için maddi ve manevi tazminatlar ile nafaka miktarlarının hakkaniyetli bir şekilde belirlenmesinin önemi bir kez daha ortaya çıktı.


Kadın Hakları ve Toplumsal Adalet: Bu karar, toplumsal adaletin sağlanmasında önemli bir adım olarak görüldü. Özellikle kadın hakları savunucuları, bu tür kararların kadınların ekonomik bağımsızlıklarını ve sosyal güvenliklerini koruma açısından kritik olduğunu belirtti. Boşanma sonrası yoksulluğa düşme riski taşıyan kadınlar için verilen bu karar, toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunarak, kadınların ekonomik olarak güçlenmesine destek olmuştur.


Çocuk Hakları ve İştirak Nafakası: Ortak çocuklar için hükmedilen iştirak nafakasının artırılması, çocukların temel ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir rol oynar. Bu karar, çocukların eğitim, sağlık ve genel bakım giderlerinin günün ekonomik koşullarına uygun şekilde karşılanması gerektiğini vurgulamaktadır. Böylece, çocukların boşanma sonrası maddi olarak olumsuz etkilenmemeleri ve refah içinde büyümeleri sağlanır.


Toplumda Adalet Algısı: Yargıtay’ın bu kararı, toplumun adalet algısı üzerinde de olumlu etkiler yarattı. Kararın, adaletin sağlanmasında hukukun ne kadar önemli bir rol oynadığını ve adil yargılamaların toplumsal barış ve huzur açısından kritik olduğunu bir kez daha hatırlattı. Hukuk sistemine olan güvenin artması, bireylerin hak arama süreçlerinde daha bilinçli ve kararlı olmalarını sağlar.


Diğer Davalarla Kıyaslama

Yargıtay’ın bu kararı, benzer davalarla kıyaslandığında bazı önemli farklar ve benzerlikler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yukarıda belirtilen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2019/4511 E., 2020/4721 K. ve 2020/1295 E., 2021/2378 K. sayılı kararlarında da maddi ve manevi tazminatlar ile iştirak nafakasının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesine vurgu yapılmıştır. Bu davalarda da tarafların sosyal ve ekonomik durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur oranları ve paranın alım gücü dikkate alınarak karar verilmiştir.

Ancak, bazı davalarda nafaka ve tazminat miktarlarının belirlenmesinde farklı kriterler de göz önünde bulundurulmuştur. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/3256 E., 2018/4896 K. sayılı kararında, tarafların eğitim seviyeleri, iş durumları ve gelecekteki mali beklentileri de değerlendirilmiştir. Bu karar, nafaka ve tazminat miktarlarının belirlenmesinde daha geniş bir perspektifin benimsenmesi gerektiğini göstermektedir.


Gelecekteki Davalar İçin Emsal

Bu karar, gelecekteki boşanma davaları için de önemli bir emsal teşkil etmektedir. Mahkemeler, benzer davalarda bu kararı referans alarak, maddi ve manevi tazminatlar ile nafaka miktarlarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesini daha etkin bir şekilde uygulayabilirler. Bu durum, boşanma sonrası tarafların adil bir şekilde haklarını almasını ve hukukun toplumda adaletin sağlanmasında etkin bir araç olarak kullanılmasını destekler.


Yargıtay’ın boşanma davasında verdiği bu karar, hukukun adalet duygusunu yansıtması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri ve paranın alım gücü gibi faktörlerin dikkate alınarak verilen bu karar, adaletin sağlanması adına önemli bir adım oldu. Bu dava, hukuk sistemine olan güveni tazeledi ve adalet arayışının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Ayrıca, hakkaniyet ilkesinin boşanma davalarında nasıl uygulanması gerektiğine dair önemli bir emsal oluşturmuş ve gelecekteki davalar için yol gösterici olmuştur.

 



Bu makalede, hukukun karmaşık ve derin dünyasında büyük yankılar uyandıran bir boşanma davasında Yargıtay'ın verdiği karar ele alınmaktadır. Yargıtay'ın maddi ve manevi tazminat ile iştirak ve yoksulluk nafakası konularında hakkaniyet ilkesine vurgu yaparak verdiği bu karar, hukuk dünyasında ve toplumda geniş bir tartışma başlatmıştır. Kararın neden önemli olduğu, davanın arka planı, ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi kararları, Yargıtay’ın kararı ve gerekçeleri ve bu kararın hukuki ve toplumsal etkileri detaylı bir şekilde incelenmektedir. Bu makale, boşanma davalarında adaletin nasıl sağlanması gerektiğine dair önemli bir emsal teşkil etmektedir.


Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz