Evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylar, çekişmeli boşanma davasının konusunu oluşturacaktır. Eşlerden birisi kusurlu davranışlarıyla müşterek yaşamı çekilmez kılıyor ise mahkeme ilgili eşi ağır kusurlu bulacaktır. Ancak müşterek yaşam içerisinde eşin, haksız davranışlara maruz kalıp, tepki vermemesi hayatın olağan tecrübesine aykırı düşebilmektedir. Haksız davranışın meydana geldiği anda verilebilecek tepkiler kusur nedeni sayılamaz zira Sevgi, saygı ve şefkatten yoksun bırakılan bir eşten, eşinin gayri insani ve onur kırıcı davranışlarına katlanmayı beklemek ve aksine bir hareketi de kusurlu bir davranış olarak görmek hayatın olağan akışına, insanın ruhsal, psikolojik, duygusal yapısına ve hakkaniyete uygun değildir. Tabiki söz konusu tepki Ölçülülük ilkesine uygun olmalıdır.
Hukukta Ölçülülük İlkesi Nedir?
Hukukta ölçülülük ulaşılmak istenen amaca erişmek için elverişli ve gerekli olup olmadığı, başvurulan aracın ulaşılmak istenen amaçla ölçülü bir orantı içinde bulunup bulunmadığı sorunuyla ilgilidir. Boşanma davası yönünden orantı ise kusurlu davranışa eşin verdiği tepkinin davranışa göre orantılı olup olmadığının ölçütüdür. Örneğin eşiniz size hakaret içeren bir cümle sarf etti diyerek eşinizi dövmenizde bir ölçülük olmadığı için şiddet eylemi kusur olarak kabul edilecektir. Hangi davranışların uygun bir tepki olduğu aile mahkemesi hakimince hak ve nezafet kurallarına göre tespit edilecektir.
Yargıtay Ne Diyor ?
Kusurlu davranışlara verilen tepkinin kusur oluştur oluşturmayacağını Yargıtay vermiş olduğu bir kararında belirlemiştir. Verdiği karara ilişkin aile mahkemesi dosyasında erkek mahkemeye başvurarak eşinin işletmesinin camlarını kırdığını, küfürler ettiğini gerçekçe göstererek boşanma talebinde bulunmuştur. Mahkeme erkeğin, evin giderleri ve çocukların bakımı ile ilgilenmediği, giderlerin davalı kadın tarafından karşılandığı, davalının davranışlarının, davacının güven sarsıcı eylemlerinin sonucu tepki niteliğinde yapılmış davranışlar olduğunun anlaşıldığı ve davalı kadına kusur yüklenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı erkeğin açmış olduğu boşanma davasında ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı, davacı erkek tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, erkeğin istinaf başvurusunun kabulüne ve tarafların T.M.K m. 166/1 'e göre boşanmalarına karar vermiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı erkeğin, evin giderleri ve çocukların bakımı ile ilgilenmediği, giderlerin davalı tarafça karşılandığı, davalının davranışlarının, davacının güven sarsıcı eylemlerinin sonucu tepki niteliğinde yapılmış davranışlar olduğunun anlaşıldığı ve davalı kadına kusur yüklenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesi yaptığı istinaf incelemesinde; davalı kadının sinkaflı küfür ettiği ve davacı erkeğin işlettiği dükkanın camlarını golf sopasıyla kırdığı vakıalarının gerçekleştiğinden bahisle davanın kabulüne karar vermiş ise de; kadına kusur olarak yüklenen bu vakıaların davacı erkeğin davranışlarına tepki niteliğinde olduğu, bu nedenle kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, davalı kadına yüklenebilecek başkaca da kusurlu davranışın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan sebeplere göre davacı erkeğin açmış olduğu boşanma davasının reddi gerekirken, bölge adliye mahkemesince davacı erkeğin istinaf talebinin kabulüne karar verilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.
Yorum Yaz