Cinsel İlişki Olmamasında Hangi Eş Kusurludur ?

.

SAĞLIKLI CİNSEL İLİŞKİ KURALAMAMASI NEDENİYLE BOŞANMA


Evlilik insan psikolojisinin bir gereğidir. Hem kadının hem de erkeğin birbirine fizyolojik, psikolojik olarak ihtiyacı vardır. İhtiyaçlar evlilik kurumunu oluşturmuştur. Ailede eşler cinselliği ne abartmalı ne de reddetmelidir. Bu kapsamda cinsel ilişkinin sebepsizce kurulamaması yani eşin cinsel ilişkiden sürekli olarak kaçınması boşanma nedeni oluşturmaktadır.


Ancak cinsel ilişkinin kurulamaması hususu mahremiyeti gereğince mahkemede kanıtlanması, başka söyleyişle eşe kusur olarak yüklenmesi oldukça zordur. Cinsel ilişki kurulmamasına yönelik iddianın varlığı halinde ilişkinin kurulamaması tarafların çocuğu olup olmadığına, kadının eşin bakire olup olmadığına, taraflar arasında daha önce bu konuda sağlıksal sorunların çözümlenmesine yönelik tedavilerin olup olmadığına bakılarak sonuca gidilebilmektedir. Örneğin uzun yıllar evli olup çocukları olmayan bir çiftin bu konuda tedavi görüp görmedikleri bu konunun cinsel işkiden kaçınma nedeninden mi yoksa sağlıksal bir sorun nedeninden mi kaynaklandığı araştırılacaktır. 


Cinsel ilişkinin kurulamaması nedeniyle açılacak boşanma davalarında aile mahkemesi cinsel ilişki kurulamayışında ki sebepleri araştıracaktır. Taraflarda cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık olup olmadığı bu araştırmanın temel kıstası olacaktır. 


Yapılan araştırma sonucunda her iki tarafında cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlığının tespit edilememesi durumu uygulamada sıklıkla karşımıza gelmektedir. Bu durumda kusurlu tarafın tespitinin hangi kıstasa göre yapılacağını yüksek yargı kararları netleştirmiştir. 

Cinsel ilişkinin kurulamaması veya yeterli derecede kurulamaması halinde, kadın ve erkeğin cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlıkları da mevcut değilse eşiyle cinsel birliktelik kuramayan erkek, boşanma davalarında 'kusurlu' sayılabilecektir.


Yüksek yargı söz konusu kararıyla tarafların cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlıklarının olmaması halinde kocayı kusurlu olarak kabul etmiştir.



Söz Konusu Yargıtay Kararı ;


Kadında Cinsel İlişkiye Engel Olacak Fizyolojik ve Psikolojik Bir Rahatsızlık Saptanmadığı/Cinsel İlişkiden Kaçınanın Kadın Olduğuna Dair Bir Delilin de Mevcut Olmadığı - Sağlıklı Bir Cinsel İlişkinin Gerçekleştirilememesinde Erkeğin Kusurlu Olduğu/Boşanmaya Sebep Olan Olaylarda Erkeğin Tam Kusurlu Kabul Edilmesi)


BOŞANMA DAVASI (Sağlıklı Bir Cinsel İlişkinin Gerçekleştirilememesinde Erkeğin Kusurlu Olduğu/Boşanmaya Sebep Olan Olaylarda Erkeğin Tam Kusurlu Olduğunun Kabulü Gerektiği - Delillerin Takdirinde Hataya Düşülerek Bu Hatalı Kusur Belirlemesinin Sonucu Kadının Tazminat Taleplerinin Reddinin İsabetsiz Olduğu)


TEDBİR NAFAKASI (Kadının Tanık Beyanları da Dikkate Alınarak Usulünce Ekonomik ve Sosyal Durumu Araştırılıp Çalışıp Çalışmadığının Çalışıyorsa Düzenli ve Yeterli Gelirinin Bulunup Bulunmadığının Tedbir Nafakası İhtiyacının Ortadan Kalkıp Kalkmadığının ve Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşüp Düşmeyeceğinin Belirlenmesi Gerektiği)


TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ (Davacı Kadın Dava Dilekçesiyle Birlikte Diğer Ziynet Eşyaları Yanında İki Adet Çeyrek Altının da Aynen İadesini Olmazsa Bedelinin Ödenmesini Talep Ettiği Halde Mahkemece Talep Aşılarak Yirmi Yedi Adet Çeyrek Altına Karar Verilmesinin Usul ve Kanuna Aykırı Olduğu - Boşanma)


HÜKMÜN İÇERİĞİ (Boşanma- Gerek Tefhim Edilen ve Zabıtla Belirlenen Kararda Gerekse Buna Uygun Düzenlenmesi Zorunlu Gerekçeli Kararda Hüküm Altına Alınan Eşyanın Cins Nitelik Miktar ve Değerlerinin Ayrı Ayrı Gösterilmesi ve Taraflara Yüklenen Borç İle Tanınan Hakkın İnfazda Güçlük Çıkarmayacak Biçimde Belirtilmesi Gerektiği)


ÖZET : 

Dava, boşanma istemine ilişkindir. Tarafların evlilikleri süresince sağlıklı bir cinsel ilişki kuramadıkları yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Kadında, cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık saptanmamıştır. Cinsel ilişkiden kaçınanın kadın olduğuna dair bir delil de mevcut değildir. Bu halde, sağlıklı bir cinsel ilişkinin gerçekleştirilememesinde erkeğin kusurlu olduğu kabul edilmelidir. O halde boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, delillerin takdirinde hataya düşülerek bu hatalı kusur belirlemesinin sonucu, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Öte yandan, kadının tanık beyanları da dikkate alınarak usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılıp; çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa düzenli ve yeterli gelirinin bulunup bulunmadığının, tedbir nafakası ihtiyacının ortadan kalkıp kalkmadığının ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre tedbir nafakası ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. Diğer yandan, davacı kadın dava dilekçesiyle birlikte diğer ziynet eşyaları yanında 2 adet çeyrek altının da aynen iadesini olmazsa bedelinin ödenmesini talep ettiği halde, mahkemece talep aşılarak 27 adet çeyrek altına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ayrıca, dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir.


DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile nafakalar yönünden; davalı-karşı davacı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, ziynet eşyası alacağı ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR :

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.


Mahkemece, '‘taraflar arasında cinsel ilişkinin gerçekleşmediği ve bu durumun her iki tarafın davranışlarından kaynaklandığı" gerekçesiyle tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları kabul olunarak, davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Taraflar, 20.4.2013 tarihinde evlenmişler, davacı-karşı davalı kadın 28.10.2013 tarihinde boşanma davası, davalı-karşı davacı erkek ise 13.11.2013 tarihinde karşı boşanma davası açmıştır. Tarafların evlilikleri süresince sağlıklı bir cinsel ilişki kuramadıkları yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davacı-karşı davalı kadında, cinsel ilişkiye engel olacak fizyolojik ve psikolojik bir rahatsızlık saptanmamıştır. Cinsel ilişkiden kaçınanın davacı-karşı davalı kadın olduğuna dair bir delil de mevcut değildir. Bu halde, sağlıklı bir cinsel ilişkinin gerçekleştirilememesinde davalı- karşı davacı erkeğin kusurlu olduğu kabul edilmelidir. O halde boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, delillerin takdirinde hataya düşülerek bu hatalı kusur belirlemesinin sonucu, davacı-karşı davalı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir


Boşanma davası açılmakla, eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkı doğar ve istek olmasa bile davanın devamı süresince gerekli tedbirlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) alınması gereklidir (TMK. m. 169). Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m. 175) Mahkemece yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında kadının ev hanımı olduğu ve bir gelirinin olmadığı belirlenmiş, mahkemede tanık olarak dinlenen kadının babası tanık Hüseyin kadının davanın devamında grafiker olarak çalışmaya başladığını ancak alacağı ücretin kesinleşmediğini beyan etmiş, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan kadının halen düzenli bir işte çalıştığı ve gelirinin olduğu gerekçesiyledavacı-karşı davalı kadın yararına ara karar ile verilen tedbir nafakası hükümle birlikte kaldırılmış, aynı gerekçeyle kadının yoksulluk nafakası talebi de reddedilmiştir. Bu sebeple; davacı-karşı davalı kadının tanık beyanları da dikkate alınarak usulünce ekonomik ve sosyal durumu araştırılıp; çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa düzenli ve yeterli gelirinin bulunup bulunmadığının, tedbir nafakası ihtiyacının ortadan kalkıp kalkmadığının ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre tedbir nafakası ile yoksulluk nafakası talepleri hakkında karar verilmesi gerekirken; bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.


Davacı kadın dava dilekçesiyle birlikte diğer ziynet eşyaları yanında 2 adet çeyrek altının da aynen iadesini olmazsa bedelinin ödenmesini talep ettiği halde, mahkemece talep aşılarak (HMK m. 26) 27 adet çeyrek altına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır


Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 388/5, maddesi, hükmün sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer, birer, açık , şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici kural olarak getirmiştir. Gerekçeli kararın da kısa karara uygun düzenlenmesi zorunludur.


Dava dilekçesi, bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye atıf yapılarak hüküm kurulamaz. Gerek tefhim edilen ve zabıtla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde kabul edilen ziynet eşyalarının ağırlıklarının hükümde gösterilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. 3. 4. ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarda l. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz