Boşanma süreci, evlilik birliğinin sona erdirilmesinde pek çok hukuki ve duygusal zorluklar içeren karmaşık bir dönemdir. Bu süreçte taraflar arasında güvenin kırılması ve sadakatsizlik gibi faktörler boşanma davalarının temel sebeplerinden biri olarak öne çıkar. Zina, evlilik birliğinin en ciddi ihlallerinden biri olup, hukuki açıdan boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Bu makalede, zinanın ne olduğu, Yargıtay'ın zina kriterleri, zina davası açma süresi ve geçmişe dönük zina davası açılmasının mümkün olup olmadığı gibi konular ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.
Zina, evli bir kişinin eşi dışında biriyle isteyerek cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanır. Türk Medeni Kanunu'na göre, bu durum evlilikte sadakat yükümlülüğünün ihlali anlamına gelir ve boşanma sebebi olarak kabul edilir. Zina nedeniyle boşanma davaları, evlilik birliğini temelden sarsan olaylar arasında yer alır ve bu davaların açılması, belirli hukuki kriterler ve süreler dahilinde mümkündür
Zina Nedir ve Hukuki Olarak Nasıl Tanımlanır?
Zina, evli bir kişinin, eşi dışında başka biriyle isteyerek cinsel ilişkiye girmesidir. Türk Medeni Kanunu'na göre, zina,hem erkek hem de kadın için eşit olarak değerlendirilir ve bu durum taraflara boşanma davası açma hakkı doğurur. Ancak zina davalarında, davacı tarafın bu durumu ispatlaması gerekmektedir. Bu nedenle hangi hususların zinaya dayalı boşanma davası açılmasını gerektirdiği çok iyi bilinmelidir. Zina, durumunun ne olduğunun ve hangi hallerin zina sayılacağını bilmeden açılan davalar aile mahkemesince kabul görmeyecektir.
Bu nedenle bilinmesi gereken temel konu hangi hususların zina sayılacağıdır.
Zina İddiasının Reddedilme Nedenleri
1. Başka erkekle veya kadınla telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olmak,
2. Förtleşme, sarılma, aş mektupları,
3. Iki tarafın sosyal ortamlarda veya iş ortamında birlikte vakit geçirmesi, yakın arkadaşlık ilişkisi olması,
4. Sosyal medya üzerinden yapılan iletişimler,
5. Tarafların kamuya açık yerlerde birlikte görülmeleri veya sosyal etkinliklere katılmaları, vb.
Görüleceği üzere Yargıtay'ın bu tür kararları, zina iddialarında somut delillerin ve ispat yükümlülüğünün önemini vurgulamaktadır. Zina iddiasında bulunan tarafın, bu iddiasını güçlü ve somut delillerle desteklemesi gerekmektedir. Telefon görüşmeleri, mesajlaşmalar, birlikte araçta bulunma gibi davranışlar, tek başına zinayı kanıtlamaya yeterli görülmemekte, bu tür iddiaların inandırıcı ve somut delillerle desteklenmesi gerekmektedir.
Zina iddiasında bulunmak için somut ve inandırıcı deliller gerekmektedir. Yargıtay'ın çeşitli kararlarında belirtilen ve tek başına zinaya işaret etmeyen davranışlar, yukarıda özetlendiği gibidir. Mahkemeler, bu tür durumlarda delillerin yeterliliğini ve inandırıcılığını titizlikle değerlendirerek karar vermektedir.
Yargıtay'ın Zina Kabul Ettiği Durumlar:
Somut ve Kesin Delillerle Kanıtlanmış Cinsel İlişki:
Eşlerden birinin evlilik dışı başka biriyle cinsel ilişkiye girdiğinin somut ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Bu tür deliller, genellikle fotoğraf, video, tanık ifadeleri veya yazılı belgeler olabilir.
Tanık İfadeleri:
Zinanın tanık ifadeleriyle desteklenmesi önemli bir delildir. Tanıkların, zina iddiasını doğrudan gözlemlemiş veya güvenilir bilgileri olması gerekmektedir. Yalnızca duyuma dayalı tanık ifadeleri yeterli görülmeyebilir.
Kabul Beyanı:
Eşlerden birinin, zina yaptığını kabul etmesi, en güçlü delillerden biridir. Bu tür beyanlar, mahkemede yazılı veya sözlü olarak ifade edilebilir.
Elektronik Deliller:
Elektronik yazışmalar (e-posta, SMS, sosyal medya mesajları), zina fiilinin gerçekleştiğine dair inandırıcı deliller olarak kabul edilebilir. Ancak bu delillerin direk cinsel ilişkinin gerçekleştirdiğini kanıtlar niteliği olmalıdır. Gerçekliği ve güvenilirliği aile mahkemesi tarafından titizlikle incelenir.
Uzun Süreli ve Sık Görüşmeler:
Eşin evlilik dışı biriyle birlikte konaklamalar yapması, otel kayıtları gibi durumlar, zina şüphesini güçlendiren deliller arasında sayılabilir. Ancak bu durumlar, doğrudan zina fiilini kanıtlamak için yeterli olmayabilir; ek somut deliller gereklidir.
Zina sayılması için ne gerekli halleri Yargıtay kararlarıyla inceleyecek olursak;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2011/14150 E., 2012/12325 K.:
Bu kararda, eşin başka biriyle cinsel ilişkiye girdiğini gösteren somut delillerin bulunması halinde zina sebebiyle boşanma davasının kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2013/8740 E., 2014/10293 K.:
Eşin başka bir kişiyle otel kayıtlarının bulunması ve bu kişinin beyanları, zinanın kanıtı olarak değerlendirilmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2009/19725 E., 2010/4523 K.:
Eşin evlilik dışı bir kişiyle uzun süreli bir ilişki yaşadığına dair tanık ifadeleri ve yazılı belgeler, zina fiilinin kanıtı olarak kabul edilmiştir.
Sonuç olarak Zina iddiasında bulunurken, iddia sahibi eşin bu durumu somut ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Mahkemeler, delillerin yeterliliği ve inandırıcılığı konusunda titizlikle inceleme yapar ve zinanın gerçekleştiğine dair güçlü kanıtlar olmadan bu tür iddiaları kabul etmez.
Yargıtay, zina iddiasının kanıtlanması için somut ve kesin delillerin bulunmasını şart koşar. Elektronik yazışmalar, tanık ifadeleri, otel kayıtları gibi deliller, zinanın kanıtı olarak değerlendirilir. Ancak bu delillerin güvenilirliği ve inandırıcılığı aile mahkemesi tarafından dikkatle incelenir.
Geçmişe dönük zina davası açılır mı?
Yargıtay kararlarına göre geçmişe yönelik zina davası açılabilir, ancak bunun belirli bir zaman sınırı vardır. Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesine göre, zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı, davacı eşin zina fiilini öğrenmesinden itibaren altı ay ve her hâlükârda zina fiilinin gerçekleşmesinden itibaren beş yıl içinde kullanılmalıdır. Bu süreler içinde dava açılmazsa dava hakkı düşer.
Kanuni Düzenleme:
Türk Medeni Kanunu (TMK) Madde 161:
- Zina: Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
- Süre: Davaya hakkı olan eşin, zina fiilini öğrendiği tarihten başlayarak altı ay ve her hâlükârda zina fiilinin gerçekleştiği tarihten başlayarak beş yıl içinde dava açması gerekir. Aksi takdirde dava hakkı düşer.
Yargıtay Kararları ve Yorumlar:
Yargıtay, zina sebebiyle açılan boşanma davalarında bu sürelerin önemine dikkat çeker. İşte bazı önemli noktalar:
Zina Fiilinin Öğrenilmesi:
Davacı eşin, zina fiilini öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde dava açması gerekir. Bu süre, zina fiilinin öğrenildiği günden itibaren işlemeye başlar.
Zina Fiilinin Gerçekleşme Tarihi:
Zina fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde dava açılmalıdır. Bu süre, mutlak süre olup, her hâlükârda dikkate alınır ve bu sürenin geçmesi durumunda dava hakkı düşer.
Örnek Yargıtay Kararları:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2011/7735 E., 2012/14064 K.:
Bu kararda, zina sebebiyle boşanma davası açma süresinin, zina fiilinin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay ve fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl olduğu vurgulanmıştır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2013/8740 E., 2014/10293 K.:
Davacı eşin, zina fiilini öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde dava açmadığı takdirde, dava hakkının düşeceği belirtilmiştir.
Sonuç olarak geçmişe yönelik zina davası açılabilir, ancak bu davanın açılabilmesi için belirli süreler içinde hareket edilmesi gerekmektedir. Davacı eş, zina fiilini öğrendiği tarihten itibaren altı ay içinde ve zina fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde dava açmalıdır. Bu süreler geçirildiği takdirde, dava hakkı kaybedilir.
Zina Davlarında 5 Yıl Kuralı
Yukarıda belirtiğimiz üzere Türk Medeni Kanunu'na göre zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı, belirli bir zaman sınırı içinde kullanılmalıdır. Bu zaman sınırı, davanın açılabilmesi için önemli bir kriterdir ve "5 yıl kuralı" olarak bilinmektedir.
Davaya hakkı olan eşin, zina fiilini öğrendiği tarihten başlayarak altı ay ve her hâlükârda zina fiilinin gerçekleştiği tarihten başlayarak beş yıl içinde dava açması gerekir. Aksi takdirde dava hakkı düşer.
Burada dikkat edilmesi gereken husus eşin zina eylemini öğrenme tarihidir. Yani eş, zina durumunu öğrendikten sonra 6 ay içinde dava açmalıdır. Ancak açtığı davadaki zina eylemi 5 yılı geçmemiş olmalıdır.
Yani zina davalarında 5 yıl kuralı, zina fiilinin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde dava açılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu süre, mutlak süre olup, geçirilmesi durumunda dava hakkı kaybedilir. Aynı zamanda, zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren altı ay içinde de dava açılmalıdır. Bu sürelerin kesinliği, Yargıtay kararları ile de teyit edilmektedir.
Ancak öğretide son günlerde yaşanan tartışma 5 yıl kuralının Anayasa aykırı olup olmadığı hususu üzerinde toplanmaktadır. Zina eyleminde 5 yıl kuralının varlığının Anayasayasın hak arama özgürlüğü ve ailenin korunmasını düzenleyen maddelerine aykırı düştüğü, hak düşürücü sürelerin adaletin gerçekleşmesine engel olabileceği r birtakım hukukçularla ileri sürülmektedir.
Zina davalarında "5 yıl kuralının" Anayasa'ya aykırı olup olmadığı konusundaki tartışmalar, hukuki ve anayasal açıdan derinlemesine değerlendirilmesi gereken önemli bir konudur. Anayasa Mahkemesi 2024 yılı içerisinde yapılan başvurularla ilgili konu hakkında inceleme yapmaktadır. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği kararlar, hukuk uygulamasına yön verecek nitelikte olacaktır. Bu süreçte, bireylerin hak arama özgürlüğü ile evlilik birliğinin korunması arasındaki dengenin nasıl sağlanacağı da kritik bir önem taşımaktadır ve yakın zamanda konu hakkında Anayasa Mahkemesinden detaylı karar açıklanacaktır.
Yorum Yaz