Boşanma Davalarında Şiddet Kavramı

.

Şiddet, bireyler arasındaki ilişkilerde yaşanan güç dengesizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve toplumun her kesimini etkileyen önemli bir sorundur. Ankara'daki birçok avukat, özellikle aile hukuku alanında, şiddet mağdurlarına hukuki destek sağlamakta ve mağdurların haklarını savunmaktadır. Ankara'da aile içi şiddet davalarında çalışan avukatlar, mağdurların korunma taleplerini hızlandırarak, uzaklaştırma kararları gibi önlemleri devreye sokmaktadır.

 

Sosyolojik açıdan, şiddet yalnızca bireylerin fiziksel varlıklarına yönelik bir tehdit değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı zedeleyen bir olgu olarak da değerlendirilmektedir. Aile içi şiddet ise, özellikle evlilik kurumunun sürdürülebilirliğini tehdit eden başlıca faktörlerden biridir. Toplumun en küçük birimi olan ailede meydana gelen şiddet, yalnızca bireyler arasındaki ilişkiye zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal huzuru ve güvenliği de olumsuz etkiler. Bu nedenle büyükşehirlerde örneğin Ankara’da faaliyet gösteren avukatlar, aile içi şiddet vakalarında mağdurların adalet sisteminden en etkin şekilde yararlanmalarını sağlamak için önemli bir rol üstlenmektedir.

 

Şiddetin Sosyolojik Yönü

 

Sosyolojik açıdan şiddet, sadece fiziksel saldırılarla sınırlı değildir; sözlü, psikolojik, ekonomik ve sosyal yönleri de vardır. Bu bağlamda, şiddetin aile içinde ortaya çıkış biçimleri ve bireyler üzerinde yarattığı etkiler oldukça çeşitlidir. Özellikle evlilik içi şiddet, eşler arasındaki güç ve iktidar mücadelesinin bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Şiddetin bu farklı boyutları, toplumun değer yargıları, cinsiyet rolleri ve sosyo-ekonomik yapı gibi birçok faktörden etkilenir. Bu yüzden, aile içi şiddeti anlamak ve çözüm bulmak için hem hukuki hem de sosyolojik perspektiflerden bakmak gerekir.

 

Şiddetin Tanımı

 

Şiddet, genel anlamda bir bireyin fiziksel, psikolojik, duygusal ya da ekonomik olarak zarar görmesine yol açan her türlü eylem ve davranış biçimi olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, şiddetin yalnızca fiziksel saldırılarla sınırlı olmadığı; sözlü taciz, sürekli aşağılamalar, ekonomik bağımlılık yaratma girişimleri, tehditler ve bireyin özgürlüğünü kısıtlayan davranışlar gibi daha ince ve dolaylı yollarla da uygulanabileceği görülmektedir. Türk hukuku açısından da şiddet, boşanma sebepleri arasında önemli bir yer tutmakta ve Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi çerçevesinde "evlilik birliğinin temelden sarsılması" başlığı altında değerlendirilmektedir. Evlilik birliğinin bu denli zarar görmesi, eşler arasındaki ilişkinin onarılamaz hale gelmesine ve boşanmanın haklı sebeplerle talep edilmesine yol açmaktadır.

 

Yargıtay kararları incelendiğinde, mahkemelerin şiddeti yalnızca fiziksel eylemlerle sınırlandırmadığı, aynı zamanda psikolojik şiddet, ekonomik kısıtlamalar ve kişinin sosyal hayatını kontrol altına almaya yönelik baskılar gibi unsurları da boşanma sebepleri arasında değerlendirdiği görülmektedir. Özellikle son yıllarda, Yargıtay’ın verdiği kararlarda, ev içi şiddetin sadece fiziksel değil, ruhsal ve ekonomik boyutlarına da vurgu yapıldığı ve mağdur eşin daha geniş bir perspektifte korunmaya çalışıldığı dikkat çekmektedir. Bu doğrultuda, boşanma davalarında şiddet olaylarının ispatı, tanık beyanları, psikolojik raporlar ve maddi delillerle desteklenerek değerlendirilmekte ve bu durumun evliliği geri dönülemez şekilde zedelediği ortaya konulmaktadır. Ayrıca, Yargıtay’ın içtihatlarında, şiddetin süregelen bir hal alması ya da bir kez dahi yaşansa bile taraflar arasındaki güveni tamamen yok etmesi durumunda, boşanmanın haklı bir gerekçe olarak kabul edildiği vurgulanmaktadır.

 

Böylece, Türk hukuk sisteminde şiddetin geniş kapsamlı bir biçimde ele alınarak hem fiziksel hem de psikolojik boyutlarının tanınması, evlilik içinde bireylerin maruz kalabileceği her türlü zarar verici davranışın ciddiyetle değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır.

 

Boşanma Oranlarında Şiddetin Yeri

 

Boşanma davalarında, aile içi şiddet önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye genelinde boşanma sebepleri arasında en sık karşılaşılan nedenler "şiddetli geçimsizlik" ve aile içi şiddettir. Şiddet, yalnızca fiziksel saldırıları değil, aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet türlerini de kapsayan geniş bir yelpazeyi içermektedir.

 

Son yıllarda, özellikle Ankara gibi büyük şehirlerde, aile içi şiddete bağlı boşanmaların oranında artış gözlemlenmiştir. Ankara gibi metropol şehirlerde kadınlar ve erkekler, aile içi şiddet nedeniyle evliliklerini sonlandırmak için daha fazla hukuki yardım aramaktadır. Bu durum, toplumda artan farkındalık ve şiddetin artık daha fazla gizli kalmamasıyla ilişkilidir. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu’ndaki düzenlemeler, şiddet mağdurlarına boşanma süreçlerinde önemli haklar tanımaktadır.

 

Aile içi şiddetin boşanmalardaki yeri, sadece bireysel yaşamları değil, toplum sağlığını ve sosyal yapıyı da etkilemektedir. Şiddetin her türlüsü, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olmakta, bu da boşanma oranlarına doğrudan yansımaktadır. Şiddet mağdurları, boşanma süreçlerinde daha fazla destek ve koruma ararken, aile mahkemeleri bu tür davalarda hassasiyetle yaklaşmak zorundadır.

Şiddet sebebiyle boşanma, bireylerin özgürlüğüne ve güvenliğine kavuşma yolunda atılan kritik bir adımdır. Toplumda bu konuda bilinçlenme arttıkça, şiddete dayalı boşanmaların da daha fazla görünür hale gelmesi beklenmektedir.

 

Ankara gibi büyük şehirlerde, boşanma oranları genellikle kırsal bölgelere göre daha yüksektir. Büyükşehirlerdeki sosyal, ekonomik ve kültürel değişimlerin etkisiyle aile içi şiddet ve şiddete dayalı boşanma vakaları artış göstermektedir.

 

Boşanma Sebebi Olarak Şiddetin Türk Hukukundaki Yeri

 

Medeni Kanun ve Şiddet

 

Türk Medeni Kanunu, şiddeti evlilik birliğini temelden sarsan sebeplerden biri olarak kabul etmektedir. Kanun, şiddeti yalnızca fiziksel saldırılarla sınırlı tutmamakta, aynı zamanda psikolojik ve ekonomik şiddet gibi diğer unsurları da göz önüne almaktadır. Boşanma davalarında şiddetin varlığı, genellikle tarafların kusur oranının belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Kanun koyucu, bu tür vakalarda mağdur eşin korunmasını esas almakta ve şiddet uygulayan eşin daha ağır kusurlu olduğunu vurgulamaktadır.

 

Fiziksel Şiddet

 

Fiziksel şiddet, genellikle eşlerden birinin diğerine fiziksel zarar verme amacı taşıyan davranışları olarak tanımlanır. Yumruk atma, itme, darp gibi fiziksel saldırılar, boşanma davalarında en yaygın şiddet biçimlerindendir. Ancak bu tür davranışlar, yalnızca fiziksel temasla sınırlı kalmaz; eşin üzerine yürümek, tehditkâr tavırlar sergilemek gibi durumlar da fiziksel şiddet kapsamında değerlendirilmektedir.

 

Psikolojik Şiddet

 

Sözlü saldırılar, tehditler, hakaretler ve duygusal baskılar, psikolojik şiddetin başlıca örnekleridir. Bu tür davranışlar, fiziksel zarar vermese de eşin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebilir ve evlilik birliğini sürdürülemez hale getirebilir. Türk Medeni Kanunu’nda, psikolojik şiddet de boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir.

 

Ekonomik ve Sosyal Şiddet

 

Ekonomik şiddet, eşlerden birinin diğerinin mali bağımsızlığını kısıtlamaya yönelik davranışları olarak tanımlanabilir. Örneğin, bir eşin diğerine ekonomik kaynaklara erişimini engellemesi veya sürekli maddi baskı yapması, ekonomik şiddet kapsamına girer. Sosyal şiddet ise, eşin sosyal çevresinden izole edilmesi veya dışlanması gibi davranışları içerir. Bu tür şiddet biçimleri, boşanma davalarında giderek daha fazla dikkate alınmaktadır.

 

Yargıtay Kararlarında Şiddetin Yorumlanması

 

Karar Örneği: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Kararı

 

Yargıtay’ın 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/2837 K. sayılı kararında, eşin üzerine yürümek dahi şiddet olarak kabul edilmiştir. Karara göre, şiddet sadece fiziksel saldırı ile sınırlı değildir; eşe tehditkâr bir şekilde yaklaşmak ya da saldırgan tavırlar sergilemek de şiddet olarak değerlendirilmiştir. Bu karar, şiddet kavramının geniş yorumlanmasının önemli bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Yargıtay’ın Genişletici Yorumları

 

Yargıtay, şiddet kavramını geniş yorumlayarak, fiziksel temas olmadan da bazı davranışların şiddet kapsamına alınabileceğini belirtmektedir. Örneğin, sürekli olarak hakaret etmek, aşağılayıcı sözler söylemek ya da küçümseyici davranışlarda bulunmak, psikolojik şiddet olarak kabul edilmektedir. Bu tür kararlar, şiddet mağduru olan tarafın korunmasına yönelik hukuki bir emsal oluşturmaktadır.

 

Diğer Yargıtay Kararlarıyla Karşılaştırma

Yargıtay’ın şiddet kavramına ilişkin farklı kararları, psikolojik ve ekonomik şiddetin boşanma davalarındaki yerini güçlendirmiştir. Eşin ailesine hakaret edilmesi, ekonomik baskı altında tutulması gibi durumlar da Yargıtay kararlarında şiddet olarak yorumlanmış ve bu tür vakalarda boşanma sebepleri daha geniş bir perspektiften ele alınmıştır.

 

Şiddetin Boşanma Davalarındaki Hukuki Sonuçları

 

Kusur İlkesi ve Şiddet

 

Boşanma davalarında, şiddet uygulayan taraf genellikle kusurlu kabul edilir. Bu durum, davanın sonucunda mal paylaşımı, nafaka ve velayet gibi konularda önemli sonuçlar doğurur. Şiddet uygulayan tarafın ağır kusurlu bulunması, diğer eşin daha fazla hak talep etmesine olanak tanır.

 

Koruyucu Tedbirler

 

Şiddet iddiaları üzerine mahkemeler, mağdur olan eşin korunması amacıyla çeşitli tedbirler alabilir. Uzaklaştırma kararları, geçici nafaka ödemeleri ve güvenlik tedbirleri bu önlemler arasındadır. Özellikle aile içi şiddet vakalarında, bu tür tedbirlerin alınması mağdurun korunması açısından büyük önem taşır.

 

Tazminat ve Nafaka

 

Şiddet gören eş, boşanma sürecinde manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu talep, özellikle psikolojik ve fiziksel şiddet mağduru olan taraflar için hukuki bir hak olarak kabul edilmektedir. Ayrıca, şiddet nedeniyle mağdur olan eş, daha fazla nafaka talep edebilir.

 

Şiddet Kavramının Genişletilmesi ve Hukuki Öneriler

 

Şiddetin Tanımının Genişletilmesi Gerekliliği

Şiddet kavramının yalnızca fiziksel saldırılarla sınırlı tutulmaması gerektiği, Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlarla açıkça ortaya konulmuştur. Psikolojik, ekonomik ve sosyal şiddet unsurlarının da boşanma davalarında dikkate alınması gerekmektedir.

 

Mevcut Yargıtay Kararları ve Olası Gelişmeler

Yargıtay’ın şiddet konusundaki genişletici yorumları, boşanma davalarında mağdur eşlerin daha iyi korunmasını sağlamaktadır. Gelecekte bu tür kararların artması, boşanma hukukunun gelişmesi açısından önemli bir adım olacaktır.

 

 

Şiddet Gören Kadınlar Neler Yapmalı?

 

Şiddet gören kadınlar için Türkiye genelinde uygulanabilecek bazı önemli adımlar vardır. Eğer şiddete maruz kalıyorsanız, aşağıdaki yolları izleyerek kendinizi koruma altına alabilirsiniz:

 

  1. Polise Başvuru: Türkiye genelinde şiddet gördüğünüzde ilk yapmanız gereken en yakın karakola gitmek ve şikayette bulunmaktır. Polis, 6284 sayılı Kanun gereği sizi koruyabilir ve şiddet uygulayan hakkında uzaklaştırma kararı alabilir.

 

  1. KADES Uygulaması: İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilen KADES (Kadın Destek Uygulaması), şiddete maruz kalan kadınların acil durumlarda güvenlik güçlerine hızlı bir şekilde ulaşabilmelerini sağlar. KADES uygulamasını cep telefonunuza indirip, bir acil durumda konum bilginizi göndererek anında yardım talep edebilirsiniz.

 

  1. Alo 183: Türkiye genelinde hizmet veren Aile, Kadın, Çocuk ve Engelli Sosyal Hizmet Danışma Hattı Alo 183'ü arayarak psikolojik ve hukuki destek alabilirsiniz. Bu hat 7/24 hizmet vermektedir.


  1. Sığınma Evleri: Eğer evde kalmanız güvenli değilse, bulunduğunuz ildeki kadın sığınma evlerine başvurabilirsiniz. Bu merkezler size barınma, psikolojik destek ve güvenlik sağlar.

 

  1. Acil Koruma Talebi: Acil koruma gereksinimi olduğunda Aile Mahkemesi'nden koruma kararı talep edebilirsiniz. Bu kararla birlikte şiddet uygulayan kişinin size yaklaşması yasaklanır.

 

  1. Hukuki Destek: Türkiye Barolar Birliği’nin adli yardım hizmetlerinden faydalanarak, avukat desteği alabilirsiniz. Bir avukat, hukuki sürecinizi başlatmanız ve haklarınızı korumanız konusunda size yardımcı olacaktır.

 

Özellikle Ankara gibi büyük şehirlerde bu tür hizmetler daha yaygın ve hızlı erişilebilir durumdadır. Eğer Ankara'da yaşıyorsanız, şehrin sunduğu geniş hukuk ve destek hizmetlerinden faydalanabilirsiniz. Şiddet gördüğünüzde yapmanız gerekenler hakkında daha detaylı bilgi almak ve hukuki süreci başlatmak için Ankara'da aile içi şiddet davalarında çalışan avukatlar ile iletişime geçebilirsiniz.

 

Şiddet, boşanma davalarında merkezi bir rol oynamakta ve tarafların kusur oranlarının belirlenmesinde önemli bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca, eşler arasındaki şiddet vakaları, boşanma sebebi olarak ileri sürülebilir ve şiddet uygulayan tarafın kusurlu olduğuna hükmedilebilir. Ancak Yargıtay’ın verdiği kararlar, şiddet kavramını fiziksel saldırılarla sınırlı tutmamakta ve bu olguyu daha geniş bir çerçevede ele almaktadır. Özellikle son yıllarda, boşanma davalarında psikolojik, ekonomik ve sosyal şiddetin artan önemi göz önüne alınarak daha kapsamlı değerlendirmeler yapılmaktadır.

 

Fiziksel Şiddet ve Hukuki Sonuçları

 

Fiziksel şiddet, boşanma davalarında en net görülen şiddet türü olarak karşımıza çıkmakta ve mağdur eşin davayı açma ve koruma talep etme hakkını doğurmaktadır. Mahkemeler, fiziksel şiddet vakalarında mağdur tarafın beyanları, doktor raporları ve tanık ifadeleri gibi delillere dayanarak karar verir. Bu tür davalarda şiddeti uygulayan eşin kusurlu olduğu kabul edilir ve mağdur eş lehine tazminat ve nafaka kararı verilebilir. Ancak sadece fiziksel şiddet değil, duygusal ve ekonomik baskı da günümüzde büyük önem taşımaktadır.

 

Psikolojik Şiddet: Görünmez Ama Etkili Bir Tehdit

 

Psikolojik şiddet, çoğu zaman fiziksel şiddet kadar görünür olmamakla birlikte, mağdur üzerinde derin etkiler bırakır. Hakaret, aşağılayıcı davranışlar, sürekli eleştiri ve psikolojik manipülasyon, kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyen ve boşanma sürecine temel oluşturabilecek unsurlardır. Yargıtay, çeşitli kararlarında psikolojik şiddeti, kusur oranının belirlenmesinde önemli bir faktör olarak kabul etmekte ve mağdur eşin bu süreçte yaşadığı duygusal baskının dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır.

 

Ekonomik Şiddet: Kontrol Mekanizması Olarak Maddi Kısıtlamalar

 

Ekonomik şiddet ise, eşlerden birinin diğerine karşı maddi kaynakları kontrol etmesi, kişisel harcamaları kısıtlaması ve ekonomik bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalışması gibi durumları kapsamaktadır. Bu tür vakalar, özellikle kadınların boşanma sürecinde daha fazla mağduriyet yaşamasına neden olabilir. Yargıtay’ın son kararları, ekonomik şiddetin, diğer şiddet türleri kadar ciddi olduğunu ve boşanma davalarında dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Eşin çalışma hayatını engelleme veya gelirine el koyma gibi durumlar, şiddet uygulayan tarafın kusurunu artıran önemli etmenler arasında sayılmaktadır.

 

Sosyal Şiddet ve Toplumsal Baskılar

 

Sosyal şiddet ise, eşin sosyal çevresinden izole edilmesi, arkadaşları ve ailesiyle ilişkilerinin kesilmesi ve toplumsal baskı altında bırakılması şeklinde tanımlanabilir. Bu tür şiddet, özellikle kırsal alanlarda veya muhafazakâr aile yapılarında sıkça görülmektedir. Eşin sosyal hayattan dışlanması, boşanma sürecinde psikolojik olarak zayıflamasına ve kendi haklarını savunmakta zorlanmasına yol açabilir. Bu durum, Yargıtay’ın değerlendirmesinde mağdurun korunması için önemli bir faktör olarak dikkate alınmaktadır.

 

Hukuki Önlemlerin Artırılması Gerekiyor

 

Şiddetin boşanma davalarındaki etkisi her geçen gün daha fazla kabul görse de, mağdur eşlerin korunması için hukuki önlemlerin artırılması gerektiği açıktır. Mahkemelerin ve yasa yapıcıların, şiddet kavramını daha geniş bir perspektifte ele alarak, fiziksel şiddet dışındaki diğer şiddet türlerini de göz önünde bulundurması gerekmektedir. Kadınların ve mağdur eşlerin haklarını koruyacak, onlara boşanma sürecinde gerekli psikolojik ve maddi desteği sağlayacak mekanizmalar güçlendirilmelidir. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi mevcut düzenlemeler, şiddete uğrayan tarafların korunmasında önemli bir yer tutmakla birlikte, bu kanunun uygulanmasında karşılaşılan eksikliklerin giderilmesi önem arz etmektedir.

 

Sonuç olarak, boşanma davalarında şiddetin kapsamlı bir şekilde ele alınması ve hukuki süreçlerde mağdur eşlerin korunmasının sağlanması, toplumsal refah ve adaletin tesisi için kritik bir adım olacaktır.




Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu siz yazın.

Yorum Yaz